Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
# Kısa… Kısa… Romantizm… # Romantizmin Özellikleri # Romantizm Akımının Felsefesi # Romantizm Akımının Konusu # Sanatta Romantizm # Edebiyatta Romantizm # Romantizm Akımında Dil ve Üslup # Romantizm Akımında Kullanılan Edebi Türler # Romantizm Akımının Temsilcileri ve eserleri # Romantizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri # Romantizmin Türk Edebiyatına Etkileri: # Romantizm Örnekleri:
Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçimesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.
18. yüzyılın sonunda başlar ve 19. yüzyılın ortalarına kadar sürer. kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı.
Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarihsel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır.
Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. böylece romantizm gelişme ve yaygınlaşma şansı buldu.
* Klasik edebiyatın kural ve şekilleri bırakılır.
* Konular eski Yunan ve Latin edebiyatı yerine Hıristiyanlıktan tarihten ve günlük yaşamından alınır.
* Akıl yerine duygulara ve hayallere önem verirler.
* Sanatçılar kendi eserlerinin kişiliklerini gizlemezler.
* Sanat toplum içindir görüşünü benimsemişlerdir.
* Tabiat önemlidir. Gözlem ve tasvire önem verilir.
* Konular işlenirken iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar.
* Üç birlik kuralı terk edilir.
Romantizm akımı değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. Alman edebiyatında 18. yüzyılın ikinci yarısında "coşkuculuk" hareketiyle birlikte gelişir. Bu hareketin öncüleri Klopstock ve Herder Romantizm'in müjdesini verir. Ancak Romantizm'e giden kapıyı dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Johann Wofgang Goethe açmıştır.
"Genç Werther'in Acıları" romanında Goethe döneminin acılarını duygusal bir dille anlatmıştır. "Wilhelm Miester" ve "Wilhelm Miester'in Seyahat Yılları" adlı eserlerinde toplumun yeniden düzenlenmesi sorununa dokunur. Ama onun en büyük eseri "Faust"tur.
Goethe'nin açtığı yoldan ilerleyen Friedrich von Schiller ise yapıtlarında özgürlük, isyan, doğa, ihtilal gibi Romantikler'in yaslandığı temel kavramları yadsımadan tarih olgusunu zenginleştirmiştir. "Haydutlar", "Hile ve Sevgi", "Mary Stuart", "Wilhelm Tell" gibi yapıtlarında despot yönetime başkaldırma temalarını işleyen Schiller'in tarihe açılma yönelimi daha sonraki Alman romantiklerini geliştirmiştir.
Romantizmin Alman edebiyatında şiirdeki öncüsü Heinrich Heine'dir. İngiliz edebiyatında ise Romantizm kalın birer çizgi halinde kendini gösterir. Bu çizgide yer alan ilk isim tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimseyen; şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir dille anlatan William Wordsworth'tur. Onun dışında Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur.
İngiliz edebiyatında daha çok şiirde kendini gösteren Romantizm, Fransız edebiyatında daha yaygın bir özellik gösterir. François Rene de Chateaubrian, Romantizm'in müjdecisi olan roman, deneme ve gezi yazıları türünden eserler vermiştir. Fransızların dünya edebiyatına kazandırdığı ve bu akımın en önemli yazarları arasında bulunan Victor Hugo dışında Benjamin Constant, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Alfred de Musset ve Theophile Gautier sayılabilir.
Akımın öncüleri arasında bulunan Byron ve Schiller'den etkilenen Aleksandr Puşkin, Rus toplumunun renkliliğinden de yararlanarak bu akımı zengileştirmiştir. Yapıtlarında kullandığı yerel temalar nedeniyle kimi eleştirmenlerce Puşkin, Rus edebiyatında gerçekçiliğe giden yolun açıcısı olarak da değerlendirilir. İtalyan edebiyatında Romantizm akımı içinde anılması gereken iki isim vardır; Alessandro Manzonil ve Giacomo Leopardi.
2. İnsan doğasını değil, dış dünyayı olabildiğince renkli, göz alıcı ve abartmalı biçimde betimlemişlerdir.
3. Eski Yunan edebiyatı ve Latin edebiyatı yerine çağdaş edebiyatlar örnek alınmıştır. Din duygusu önem kazanmış, konu olarak Hristiyanlık mucizeleri, Ortaçağ efsaneleri işlenmiştir. Konuların bazıları tarihten, bazıları da günlük yaşamdan alınmıştır.
4. Sanatçılar, yapıtlarında kendi kişiliklerini gizlememişlerdir. Sanatlarını.toplumu dönüştürmede bir araç olarak kullanmışlar, “toplum için sanat” anlayışına bağlı kalmışlardır.
5. Romantik sanatçılar, klasisizmin dil ve edebiyattaki tüm kurallarını yıkmışlar, kendilerini de kuralcılıktan kaçınmışlardır. Kapalı ve süslü bir üslup kullanmışlar, şairane anlatımı benimsemişlerdir.
6. Seçkin, Örnek, mükemmel insanları değil, her kesimden İnsanı anlatmışlardır. İnsanlar ve olaylar işlenirken iyi-kötü, güzel-çirkin gibi karşıtlıklardan yararlanmışlardır. İnsanların ruhsal durumlarının soyut olarak izlenmesi bırakılmış, insanlar yaşadıkları toplumsal çevre ile ele alınmıştır.
7. Olayların anlatımında rastlantılara oldukça fazla yer verilmiştir. Uzak ülkeler ve yabancı töreler geniş olarak betimlemiştir.
8. Romantikler tiyatroda üç birlik kuralını kırıp dram türünü geliştirdiler. ( Gerçekte bunu İlk yapanın Shakespeare olduğunu; onun, romantizmin ilk öncüsü olduğu anımsatalım.)
9. Romantik edebiyatta roman ve öykü, tiyatro, eleştiri, makale, fıkra, deneme, anı (hatıra), gezi yazısı, şiir gibi türlerde ürünler verilmiştir.
Sınırsız bir hayal gücüne kavuşan sanatçı kendini daha özgür, daha yaratıcı gördü. Bu duyguyla oluşan sanat eserinde de alabildiğine serbestlik hakim oldu.
Klasisizm'de ihmal edilen Hristiyanlık tekrar, mucizeleriyle ele alınmıştır. Ulusallık, yerli renk aranan bir nitelik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir.
Romantizm'de görülen insan tipi, Klasisizm'deki gibi soyut değildir. Aksine çevresiyle, fiziğiyle belli biridir. Ancak kişiler tek yönlüdür. Yani ya hep iyi ya hep kötüdür. Roman bu ikisinin çatışmasından doğar. Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Bu yönüyle insan yine tam olarak ele alınmamıştır diyebiliriz.
Eserlerde her tür kişiye rastlanır. Sıradan insanlar, soylular iç içedir.
Romantiklere göre "İnsan başkasına yükleyerek, ancak kendi kalbini tasvir eder; deha anılardan oluşur." Elbette böyle düşünen sanatçı, işe kendini anlatarak başlar.
Eserlerde kullanılan dil, duygu ve hayallerin coşkunluğu ölçüsünde dağınık ve başıboştur. Sözcük seçimine pek önem vermemişlerdir.
Temelde halkın kullandığı dil esas alınmıştır. Süse ve sanata değer verdiklerinden, benzetmeler, mecazlar eserde büyük yer tutar, özellikle doğa manzaralarının betimlenmesine büyük değer verilir.
Şiirde özellikle lirik şiir büyük rağbet görmüştür. Roman ise en önemli edebi türlerden olmuştur. Romantizm aslında önce Almanya'da başlamış, İngiltere'de rağbet görmüş, ama Fransa'da kuralları belirlenip oradan tüm Avrupa'ya yayılmıştır.
Goethe: Divan (Şiir); Faust, Egmont (Dram); Genç Werther'in Istırapları (Roman)
Schiller: Haydutlar, Wilhelm Tell (Dram) | tiyatro, şiir | şiir, tiyatro, roman
İngiltere'deki temsilcileri:
Bu ülkede Romantizmi "Golcüler" adı verilen grup başlatmıştır. Bunların en ünlüleri Coleridge ve Wordsworth'tır.
Fransa'daki temsilcileri:
Montesquieu : Kanunların Ruhu (Felsefe)
Jean Jacques Rousseau : Toplum Sözleşmesi, İtiraflar, Emile | felsefe, toplum bilim
Lamartine : Bir Meleğin Düşmesi, Şairane Düşünceler (Şiir); Graziella, Rapheal (Roman)
Victor Hugo : Akşam Şarkıları, Işıklar ve Gölgeler, Sonbahar Yapraklan (Şiir); Sefiller, Nötre- Dame'ın Kamburu (Roman); Hernani, Kral Eğleniyor, Ruy Blas, Cromvvel (Dram) | şiir, tiyatro ve roman.
Voltaire : Şiirde Henriade adlı destanı ünlüdür; Candide, Zadig (Roman) | Felsefe, roman, şiir
Diğer romantikler:
Lord Byron: Childe Harold'un Gezisi (Gezi); Kaabil, Sardanapal (Dram)
Puşkin: Kafkas Esiri, Çingeneler (Şiir); Yüzbaşının Kızı (Roman)
"Romantizm, ağlayan yıldız, inleyen rüzgar, ürperen gece, kendinden geçen çiçektir". Musset
"Romanitzm, varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına üzülmektir". A. Gide
Lamartine…………………….. şiir, roman
Chateaubriand…………….. şiir
Shelley…………………………. şiir
George Sand………………… roman, öykü
Alfredde Vigny………………. şiir
Alfred de Musset…………… hikaye, roman
Alexandre DUMAS PERE………… roman
Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla
Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla
Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle
Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla
Çokluk, gün batınında, dağda o yaşlı, kocamış meşenin gölgesine üzgün otururum. Ovanın durmaksızın değişen görüntüsüne ayaklar altından rastgele gözlerimi gezdiririm.Burada ırmak köpürgen dalgalarıyla çağlar, yılan gibi bükülüp kıvrılır, uzaklıklarda yok olur.Yaprak ormanlardaki çayırlara düştüğünde akşam rüzgarı çıkar, vadilerden alıp götürür. Ben işte bu solgun yaprak gibiyim: Ey esen rüzgarlar, deli rüzgarlar, beni de alın o yaprak gibi, alın götürün işte! (Lamartine)
LELIA
İlkbahar, kuşların ötüşü ile, taze çiçeklerin hoş kokuları ile yeniden gelmişti. Gün sona eriyordu. Batan güneşin kızıllıkları gecenin mor renkleri arasında ağırdan yavaştan kayboluyordu artık. Lelia Viola, villâsının balkonunda görkemli düşlere dalmıştı. Burası dağların başlangıcında, bir İtalyan’ın, sevgilisine yaptırdığı olağanüstü bir konaktı. Sevgilisi burada acıdan, kederden ölüp gitmişti de, İtalyan, acı anılarını hatırlatan bu yerde daha fazla durmak istememiş, sevgilisinin mezarıyla onun adını taşıyan villâyı çeviren bahçeleri yabancılara kiralamış, kendi de çekip gitmişti. Bir başına, yalnız kendini besleyen acılar vardır. Vicdan azabı gibi korkan, kendinden kaçan acılar bulunur. Lelia hafif meltem gibi, dalga gibi, pek tatlı bir gevşeme veren bu tatlı mayıs günü gibi yumuşak, uyuşkun bir tavırla korkuluğun üstüne eğilmiş bakışını uygar insan ayağının çiğneyip geçtiği o güzelliğine doyum olmayan vadide dolaştırıyordu.
(George Sand)
BİRİNCİ SATIR
Artık gezintilere çıkmayacağız Geceleyin geç vakit, Gönül ne kadar çekse de, Ay ışıldasa da.
Kılıç nasıl yıpratırsa kınını Ruh da göğsü öyle aşındırır. Gün gelir kalp durur solumak için Aşk dinlenmek ister.
Hep sevişmek içinse de geceler Gün ışığı çabuk çıkagelir Ama gezintilere çıkamayacağız artık Ay ışığında.
(Lord Byron’dan Çev. Halit Çakır)
Tarih: 2016-03-02 01:55:41 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Romantizm Nedir
XVIII. yüzyıl sonunda başlayan; duygu, coşku ve sembole aşırı yer veren sanat akımı
Cümle 1: Victor Hugo'yu seviyordum; bu merhaledeki düşünüşüme epeyi uygun olduğu için onun şiirini anlamakla, romantizme kolay bir kapıdan girmiş oldum. - Y. K. BeyatlıDuygusal eğilim
romantizm
FransızcaRomantik ortam veya durum
Bu Yazıda Neler Var:
18. yüzyılın sonunda başlar ve 19. yüzyılın ortalarına kadar sürer. kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı.
Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarihsel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır.
“Romantizm, ağlayan yıldız, inleyen rüzgar, ürperen gece, kendinden geçen çiçektir.” Musset
“Romanitzm, varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına üzülmektir.” A. Gide
Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. böylece romantizm gelişme ve yaygınlaşma şansı buldu.
Kısa… Kısa… Romantizm…
* Fransa’da 1830 yıllarında klasizme tepki olarak doğmuştur.* Klasik edebiyatın kural ve şekilleri bırakılır.
* Konular eski Yunan ve Latin edebiyatı yerine Hıristiyanlıktan tarihten ve günlük yaşamından alınır.
* Akıl yerine duygulara ve hayallere önem verirler.
* Sanatçılar kendi eserlerinin kişiliklerini gizlemezler.
* Sanat toplum içindir görüşünü benimsemişlerdir.
* Tabiat önemlidir. Gözlem ve tasvire önem verilir.
* Konular işlenirken iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar.
* Üç birlik kuralı terk edilir.
Romantizm akımı değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. Alman edebiyatında 18. yüzyılın ikinci yarısında "coşkuculuk" hareketiyle birlikte gelişir. Bu hareketin öncüleri Klopstock ve Herder Romantizm'in müjdesini verir. Ancak Romantizm'e giden kapıyı dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Johann Wofgang Goethe açmıştır.
"Genç Werther'in Acıları" romanında Goethe döneminin acılarını duygusal bir dille anlatmıştır. "Wilhelm Miester" ve "Wilhelm Miester'in Seyahat Yılları" adlı eserlerinde toplumun yeniden düzenlenmesi sorununa dokunur. Ama onun en büyük eseri "Faust"tur.
Goethe'nin açtığı yoldan ilerleyen Friedrich von Schiller ise yapıtlarında özgürlük, isyan, doğa, ihtilal gibi Romantikler'in yaslandığı temel kavramları yadsımadan tarih olgusunu zenginleştirmiştir. "Haydutlar", "Hile ve Sevgi", "Mary Stuart", "Wilhelm Tell" gibi yapıtlarında despot yönetime başkaldırma temalarını işleyen Schiller'in tarihe açılma yönelimi daha sonraki Alman romantiklerini geliştirmiştir.
Romantizmin Alman edebiyatında şiirdeki öncüsü Heinrich Heine'dir. İngiliz edebiyatında ise Romantizm kalın birer çizgi halinde kendini gösterir. Bu çizgide yer alan ilk isim tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimseyen; şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir dille anlatan William Wordsworth'tur. Onun dışında Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur.
İngiliz edebiyatında daha çok şiirde kendini gösteren Romantizm, Fransız edebiyatında daha yaygın bir özellik gösterir. François Rene de Chateaubrian, Romantizm'in müjdecisi olan roman, deneme ve gezi yazıları türünden eserler vermiştir. Fransızların dünya edebiyatına kazandırdığı ve bu akımın en önemli yazarları arasında bulunan Victor Hugo dışında Benjamin Constant, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Alfred de Musset ve Theophile Gautier sayılabilir.
Akımın öncüleri arasında bulunan Byron ve Schiller'den etkilenen Aleksandr Puşkin, Rus toplumunun renkliliğinden de yararlanarak bu akımı zengileştirmiştir. Yapıtlarında kullandığı yerel temalar nedeniyle kimi eleştirmenlerce Puşkin, Rus edebiyatında gerçekçiliğe giden yolun açıcısı olarak da değerlendirilir. İtalyan edebiyatında Romantizm akımı içinde anılması gereken iki isim vardır; Alessandro Manzonil ve Giacomo Leopardi.
Romantizmin Özellikleri
1. Romantizm sanatçıları, klasisizm sanatçılarının akıl ve sağduyusunun karşısına dizginlenemez duygu, coşku ve hayali koymuştur. Lirik şiir, romantizmle yeniden dirilmiştir.2. İnsan doğasını değil, dış dünyayı olabildiğince renkli, göz alıcı ve abartmalı biçimde betimlemişlerdir.
3. Eski Yunan edebiyatı ve Latin edebiyatı yerine çağdaş edebiyatlar örnek alınmıştır. Din duygusu önem kazanmış, konu olarak Hristiyanlık mucizeleri, Ortaçağ efsaneleri işlenmiştir. Konuların bazıları tarihten, bazıları da günlük yaşamdan alınmıştır.
4. Sanatçılar, yapıtlarında kendi kişiliklerini gizlememişlerdir. Sanatlarını.toplumu dönüştürmede bir araç olarak kullanmışlar, “toplum için sanat” anlayışına bağlı kalmışlardır.
5. Romantik sanatçılar, klasisizmin dil ve edebiyattaki tüm kurallarını yıkmışlar, kendilerini de kuralcılıktan kaçınmışlardır. Kapalı ve süslü bir üslup kullanmışlar, şairane anlatımı benimsemişlerdir.
6. Seçkin, Örnek, mükemmel insanları değil, her kesimden İnsanı anlatmışlardır. İnsanlar ve olaylar işlenirken iyi-kötü, güzel-çirkin gibi karşıtlıklardan yararlanmışlardır. İnsanların ruhsal durumlarının soyut olarak izlenmesi bırakılmış, insanlar yaşadıkları toplumsal çevre ile ele alınmıştır.
7. Olayların anlatımında rastlantılara oldukça fazla yer verilmiştir. Uzak ülkeler ve yabancı töreler geniş olarak betimlemiştir.
8. Romantikler tiyatroda üç birlik kuralını kırıp dram türünü geliştirdiler. ( Gerçekte bunu İlk yapanın Shakespeare olduğunu; onun, romantizmin ilk öncüsü olduğu anımsatalım.)
9. Romantik edebiyatta roman ve öykü, tiyatro, eleştiri, makale, fıkra, deneme, anı (hatıra), gezi yazısı, şiir gibi türlerde ürünler verilmiştir.
Romantizm Akımının Felsefesi
Romantizmin ana felsefesi Klasisizme karşı olmaktır. Onun sanatçıyı sıkan bütün prensiplerine savaş açan Romantikler önce, onun akla ve sağduyuya verdiği önemi reddedip duygu ve hayale değer verdiler. "Deha akıldadır." diyen Klasiklere, "Deha yürektedir." karşılığını verdiler.Sınırsız bir hayal gücüne kavuşan sanatçı kendini daha özgür, daha yaratıcı gördü. Bu duyguyla oluşan sanat eserinde de alabildiğine serbestlik hakim oldu.
Romantizm Akımının Konusu
Klasik akımı benimseyen sanatçıların eski Yunan ve Latin edebiyatlarına değer vermesine karşılık, Romantikler onları çağdışı bulmuş, sanatçılar kendi tarihlerini ve günlük yaşantılarını ön plana çıkarmışlardır.Klasisizm'de ihmal edilen Hristiyanlık tekrar, mucizeleriyle ele alınmıştır. Ulusallık, yerli renk aranan bir nitelik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir.
Romantizm'de görülen insan tipi, Klasisizm'deki gibi soyut değildir. Aksine çevresiyle, fiziğiyle belli biridir. Ancak kişiler tek yönlüdür. Yani ya hep iyi ya hep kötüdür. Roman bu ikisinin çatışmasından doğar. Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Bu yönüyle insan yine tam olarak ele alınmamıştır diyebiliriz.
Eserlerde her tür kişiye rastlanır. Sıradan insanlar, soylular iç içedir.
Sanatta Romantizm
Romantizm, resimde de kendini gösterdi ancak ifadesini biçimden çok düşüncede bulduğundan belirli bir üslup benimsemedi. Goya, Turner, Delacroix'in coşkunluğu kadar Blake'in yeni klasikçiliği ya da Delaruche'nin kurallara bağlı tarzı, Füssli'nin düşselliği, Biedermeier'in burjuva dünyası romantizm hareketinden kaynaklanır. Romantizm, klasikçilik kuramının önderi Ingrer'i de etkilemiştir. Doğa duygusuna metafizik bir anlam kattı, kimilerine bir renk zevki aşıladı, özneliği, melankoliyi, kaygıyı doruk noktasına çıkardı; akıldışı olanı savundu, gotik hayranlığını kamçıladı; doğuculuğu yüceltti; şövalye romanları, İskandinav sagaları ve Ossian'ın düzmece şarkılarında kendine konular aradı. Plutarkhos'un kişilerinin yerini, Shakspeare'in, W. Scott, Bryon, Goethe, Hugo'nunkiler aldı. Fırtınalar, gün batımları, uçurumlar, baykuşlar, kurukafalar, ürkmüş atlar, ikonografide önemli bir yer tutmaya başladı. İngiltere'de Edmund Burke'ün "A Philosophical Enquiry into the origine of our ideas of the sublime and Beautiful" adlı kitabıyla başlayan romantizm, Gainsbrarough'u son yapıtlarında ve bir ölçüde Reynolds, Reaburn, Lawrence'in büyük portrelerinde kendini gösterdi. Füssli (Kabus, 1782, Goethe museum, Frankfurt), Blake, J.Martin, S.Palmer'in yapıtlarında da hayal gücü önemli bir yer tuttu. Cozens, Cotman, Constabla gibi manzaracıların şiirsel anlatımı, Turner'da biçimlenip parçalanmasıyla kendini gösteren bir yoğunluk kazandı. İspanya'da romantizm Goya tarafından yüceltildi. Fransa'da Oors (Nasıra Savaşı, 1801, Nantes Müzesi) ile başlayan romantizm Gericalt (Madusa'nın salı, 1819, Louvre) ve İngiliz Bonington ile devam etti. Amerika'da da A. B. Durand ve şair Coleridge'in dostu W.Allston'un adları sayılabilir.Edebiyatta Romantizm
Romantizm bir edebiyat akımı olmanın ötesinde, 18.yy.sonu ile 19. yüzyıl başlarında Avrupa'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir. Fransa'da doğan bu hareket Güney Avrupa ülkelerine (İtalya ve İspanya) biraz daha geç girmiştir. Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.Romantizm Akımında Dil ve Üslup
Romantik yazar, Klasik yazarın tersine kendini gizlemeyip, olaylar ve durumlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini anlatır.Romantiklere göre "İnsan başkasına yükleyerek, ancak kendi kalbini tasvir eder; deha anılardan oluşur." Elbette böyle düşünen sanatçı, işe kendini anlatarak başlar.
Eserlerde kullanılan dil, duygu ve hayallerin coşkunluğu ölçüsünde dağınık ve başıboştur. Sözcük seçimine pek önem vermemişlerdir.
Temelde halkın kullandığı dil esas alınmıştır. Süse ve sanata değer verdiklerinden, benzetmeler, mecazlar eserde büyük yer tutar, özellikle doğa manzaralarının betimlenmesine büyük değer verilir.
Romantizm Akımında Kullanılan Edebi Türler
Romantikler, Klasiklerin değer verdiği tiyatroyu ihmal etmişler, özellikle trajedi ve komediyi kuralcılığından dolayı bir kenara itip sanatçıyı serbest bırakan dramı tercih etmişlerdir.Şiirde özellikle lirik şiir büyük rağbet görmüştür. Roman ise en önemli edebi türlerden olmuştur. Romantizm aslında önce Almanya'da başlamış, İngiltere'de rağbet görmüş, ama Fransa'da kuralları belirlenip oradan tüm Avrupa'ya yayılmıştır.
Romantizm Akımının Temsilcileri ve eserleri
Almanya'daki temsilcileri:Goethe: Divan (Şiir); Faust, Egmont (Dram); Genç Werther'in Istırapları (Roman)
Schiller: Haydutlar, Wilhelm Tell (Dram) | tiyatro, şiir | şiir, tiyatro, roman
İngiltere'deki temsilcileri:
Bu ülkede Romantizmi "Golcüler" adı verilen grup başlatmıştır. Bunların en ünlüleri Coleridge ve Wordsworth'tır.
Fransa'daki temsilcileri:
Montesquieu : Kanunların Ruhu (Felsefe)
Jean Jacques Rousseau : Toplum Sözleşmesi, İtiraflar, Emile | felsefe, toplum bilim
Lamartine : Bir Meleğin Düşmesi, Şairane Düşünceler (Şiir); Graziella, Rapheal (Roman)
Victor Hugo : Akşam Şarkıları, Işıklar ve Gölgeler, Sonbahar Yapraklan (Şiir); Sefiller, Nötre- Dame'ın Kamburu (Roman); Hernani, Kral Eğleniyor, Ruy Blas, Cromvvel (Dram) | şiir, tiyatro ve roman.
Voltaire : Şiirde Henriade adlı destanı ünlüdür; Candide, Zadig (Roman) | Felsefe, roman, şiir
Diğer romantikler:
Lord Byron: Childe Harold'un Gezisi (Gezi); Kaabil, Sardanapal (Dram)
Puşkin: Kafkas Esiri, Çingeneler (Şiir); Yüzbaşının Kızı (Roman)
"Romantizm, ağlayan yıldız, inleyen rüzgar, ürperen gece, kendinden geçen çiçektir". Musset
"Romanitzm, varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına üzülmektir". A. Gide
Lamartine…………………….. şiir, roman
Chateaubriand…………….. şiir
Shelley…………………………. şiir
George Sand………………… roman, öykü
Alfredde Vigny………………. şiir
Alfred de Musset…………… hikaye, roman
Alexandre DUMAS PERE………… roman
Romantizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri
Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin çoğunluğu romantik akımın etkisiyle kaleme alınmıştır.Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla
Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla
Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle
Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla
Romantizmin Türk Edebiyatına Etkileri:
Romantizm, Tanzimat yazarlarından bazılarını etkilemiştir. Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi. Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekrem’in yapıtlarında romantizmin izlerini görmek olasıdır. Bu izler de romantizmin gerçek boyutlarıyla yansıması değildir. Duygusal anlatım, rastlantılara yer verilmesi, sanat yapıtları yoluyla toplumu değiştirme, karşıt tiplere yer verilmesi romantizmin izleri olarak değerlendirilebilir.Romantizm Örnekleri:
YALNIZLIKÇokluk, gün batınında, dağda o yaşlı, kocamış meşenin gölgesine üzgün otururum. Ovanın durmaksızın değişen görüntüsüne ayaklar altından rastgele gözlerimi gezdiririm.Burada ırmak köpürgen dalgalarıyla çağlar, yılan gibi bükülüp kıvrılır, uzaklıklarda yok olur.Yaprak ormanlardaki çayırlara düştüğünde akşam rüzgarı çıkar, vadilerden alıp götürür. Ben işte bu solgun yaprak gibiyim: Ey esen rüzgarlar, deli rüzgarlar, beni de alın o yaprak gibi, alın götürün işte! (Lamartine)
LELIA
İlkbahar, kuşların ötüşü ile, taze çiçeklerin hoş kokuları ile yeniden gelmişti. Gün sona eriyordu. Batan güneşin kızıllıkları gecenin mor renkleri arasında ağırdan yavaştan kayboluyordu artık. Lelia Viola, villâsının balkonunda görkemli düşlere dalmıştı. Burası dağların başlangıcında, bir İtalyan’ın, sevgilisine yaptırdığı olağanüstü bir konaktı. Sevgilisi burada acıdan, kederden ölüp gitmişti de, İtalyan, acı anılarını hatırlatan bu yerde daha fazla durmak istememiş, sevgilisinin mezarıyla onun adını taşıyan villâyı çeviren bahçeleri yabancılara kiralamış, kendi de çekip gitmişti. Bir başına, yalnız kendini besleyen acılar vardır. Vicdan azabı gibi korkan, kendinden kaçan acılar bulunur. Lelia hafif meltem gibi, dalga gibi, pek tatlı bir gevşeme veren bu tatlı mayıs günü gibi yumuşak, uyuşkun bir tavırla korkuluğun üstüne eğilmiş bakışını uygar insan ayağının çiğneyip geçtiği o güzelliğine doyum olmayan vadide dolaştırıyordu.
(George Sand)
BİRİNCİ SATIR
Artık gezintilere çıkmayacağız Geceleyin geç vakit, Gönül ne kadar çekse de, Ay ışıldasa da.
Kılıç nasıl yıpratırsa kınını Ruh da göğsü öyle aşındırır. Gün gelir kalp durur solumak için Aşk dinlenmek ister.
Hep sevişmek içinse de geceler Gün ışığı çabuk çıkagelir Ama gezintilere çıkamayacağız artık Ay ışığında.
(Lord Byron’dan Çev. Halit Çakır)
Tarih: 2016-03-02 01:55:41 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
ROMANTİZM Ne Demek: Bir sanat akımı..
Yorum Yapx